İhtiyar adam, tapu dairesinden çıkarken sevinçliydi. Oturduğu evin tapusunu çocuğunun üzerine kaydettirmişti. İçinden "Ölümlü dünya" diye geçirdi."Biz öldükten sonra oğlumun birçok işlemle uğraşması gerekmeyecek. Neden eziyet çeksin yavrum!" Ömer'in kendisini neredeyse zorla doktora götürüşünü hatırladı. "Kerata, amma da ısrar etmişti. Sağlığıma verdiği önem kadar ziyaretime de gelse ya." Eve döndüğünde, karısı onu karşıladı. Biraz durgun gibiydi. Adam, koltuğa oturdu, koynundaki tapu kâğıdını çıkardı, "Bu nedir biliyor musun hanım?" diye sordu. Ve cevabını beklemeden anlattı: "Yarın ne olacağı bilinmez, vademiz gelir de ölürsek oğlumuz uğraşmasın diye, evin tapusunu onun üzerine yaptım ." Eşi adeta fısıldadı: - Ömer de bugün gelmişti... Öğleden önce. - Öyle mi, vay hayırsız. Demedin mi uzun zamandır niye görünmüyorsun diye. Kadın, kocasını dinlemiyor gibiydi. Masadaki kâğıdı gösterdi, "Bunu getirmiş" dedi. Sesi titriyordu. Yaşlı adam, masaya uzandı, kâğıdın bir mahkeme kararı olduğunu gördü. İçinden yavaş yavaş okudu: " Yaşı ilerlediği ve muhakemesi yerinde olmadığı doktor raporuyla tesbit edildiği için, taşınır taşınmaz varlıklarının, resmi vârisi oğlu Ömer tarafından idaresine karar verilmiştir." Mahkeme kararı, yaşlı adamın elinden yavaşça yere kaydı. Oğlunun neden kendisini ısrarla doktora götürdüğünü anlamıştı. Yüreğindeki sızıyı bastırmaya çalışarak , "3 senedir uğramadık; köydeki ev acaba nasıldır?" diye sordu eşine. - Canım ne olacak bir günde temizlerim ben, cevabını verdi kadın. - O evde dizlerin üşürdü senin. İhtiyar kadın, daralan göğsüne hafifçe elleriyle bastırdı. "Yüreğimin üşümesi daha kötü" diye düşündü. Kocasına, "Merak etme üşümem, üşümem" cevabını verdi. Adam, tapuyu karısına uzattı. "Oğlan geldiğinde aramasın, görülebilecek bir yere koy" dedi. Kadın, telâşla hazırlanıyordu. Fotoğrafları duvardan toplarken, oğlununkine bir an baktı; aldı; sonra çantaya koymaktan vazgeçti. Masadaki kâğıtların üzerine ters olarak bıraktı. En son duvardaki küçük bir patiği aldı, öptü; bu, büyük torununa ördüğü, ama küçük gelmeye başlayınca hatıra olarak sakladığı mavi patikti. Çantaya fotoğrafların yanına koydu... Mavi patik gözyaşlarıyla ıslanmıştı.
Nurettin Rençber Ezo Şarkı Sözleri: Sordum seni yıldızlara ay ışığına Dediler : " Tam bin yıldır görmedik onu" Sordum kadim kitaplara tozlu raflara Dediler : " O bizden önce buralardaydı" Mağrur bir uçurum oldu kalbim Sen gittin gideli buralardan Ayrılık ne yaman bir ateşmiş Ne olur dön gel Ezo Oy Ezo ! Yalnızlık ezım Ezo Oy Ezo ! Görmüyor gözüm Ezo Oy Ezo ! Tutmuyor dizim Ezo Tükendim dön gel Ezo Ceylanları emziren bir peri gibi Kollarında uyut beni İblis'e inat Hey ! Rüzgarın sevgilisi , orman çiçeği Hasretim sensin , gurbetim sen , günışığım sen Mağrur bir uçurum oldu kalbim Sesin döner içimde kurşun gibi Ayrılık ne yaman bir ateşmiş Ne olur dön gel Ezo Söz - Müzik : Nurettin Rençber Ezo Nurettin Şarkı S özleri

Yorumlar
Yorum Gönder
Birşeyler yazmak ister misn?