Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Gönül Yıkılmadı

Evet, acılar da geçecek Ve biz Toprak damlı evlerin bağrından çıkan çocuklar Ve biz, üşüyerek Gurbet türküleriyle çıkacağız bulvarlara Yapraklar gibi Evet, acılar da geçecek Herşey gibi, herşey geçecek Vergilerini ödeyenler Eve ekmek götürenler Bir şarkıda doğup bir şarkıda ölenler Birer semender gibi Limanlarda donmuş gemilerde bekleyenler Elinde bir hercai menekşe ile Tünelin uçundan koşarak çıkan çocuk Bize geleceği getirecek ve geçecek Sor şimdi Toprak damların efsanesi Sor Yedidağın efesi Sor Hayın karanlık Sor Mayın tarlasında büyüyen gelincik Sor bakalım Bu yoksulluk nereden Bu gece kovalaması Bu memleket macerası Bu vurgun sonrası işçi sofrası Nereden Bu gönül yıkılması Evet, acılar da geçecek Yüreklerinde bir tutam gök bulutu Bir ala sahan Bir menengüt tohumu Bir acem oyunu Bir kurban bulunan Bir öpülüp havaya salınan güvercin gibi Herşey geçecek Evet, acılar da geçecek Kin tutmaz öfke büyütmez bir vicdan benimkisi Hafızada onca t

Kadın

"İpeği yapan böcek değil de, giyen kadın gururlanır ! " Cenap Şehabettin

Zamanın Kıymeti

10 yılın degerini anlamak için yeni boşanmış bir çifte sorun ... 4 yılın degerini anlamak için şu anda ayrı olan lise aşıklarına sorun 1 yılın degerini anlamak için final sınavını geçemeyen bir ögrenciye sorun 9 ayın degerini anlamak için yeni dogum yapmış bir anneye sorun 1 ayın degerini anlamak için dünyaya premetüre bebek getiren bir anneye sorun 1 haftanın degerini anlamak için haftalık gazetenin editörüne sorun

Anladım

Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda anladım. Herkesin ... mutlu olmak için başka bir yolu varmış, Kendi yolumu çizdiğimde anladım.. Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil.. Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım. Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış, Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım.. Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden, Neden hiç ağlamadığını anladım.. Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş, Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım.. Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş, Çok acıttığında anladım.. Fakat,hakkedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını, Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım.. Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet, Yüreğini avucuma koyduğunda anladım.. ''Sana ihtiyacım var, gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak, Sana &

Sükût

Susmak “hiç konuşmamak” demek değildir; bilakis susmak “başkalarıyla konuşmamak” demektir. Başkalarıyla konuşmamaya ihtiyaç duyarlardı büyüklerimiz, bir tek kendileriyle konuşabilmek için, kendi kendilerine konuşabilmek için, kendilerine muhatap kılabilmek için. Dücane Cündioğlu

ÖLENLER ÖLDÜ...

Ölenler öldü, kalanlarla muzdarip kaldık, Vatanda hor görülen bir cemaatiz artık. Ölenler en son kurtuldular bu dağdağadan, Ve göz kapaklarının ardında eski vatan, Bizim diyar olarak kaldı kıyâmete dek. Kalanlar ortada genç, ihtiyar, kadın, erkek, Harap olup yaşıyor tali'in azabıyla; Vatanda düşmanı seyretmek ızdırabıyla. Vatanda korkulu rü'ya içindeyiz, gerçek. Fakat bu çok süremez, mutlaka şafak sökecek. Ateş ve kanla siler bir gün ordumuz lekeyi, Bu, insanoğluna bir şeyn olan, mütarekeyi. Yahya Kemal

Tekmile

Ârif; bilen, tanıyan, anladığını doğru ve derince anlayan, görüp hissettiklerini uzun boylu düşünmeye ihtiyaç duymadan hemen kavrayabilen, değişik ağyâr mülâhazaları karşısında fikir kaymalarına düşmeyecek kadar da sâbit-kadem olan hak eri demektir ki; bilineceği olduğu gibi bilme, varlık, insan ve hâdiseleri “mahiyet-i nefsü’l-emriye”lerine uygun anlama, eşyanın perde arkasına muttali olma, hatta bunların ötesinde keşif ve ilhamlarıyla esrâr-ı rubûbiyet ve esrâr-ı ulûhiyeti en yüksek ufuktan görme ve duyma.. dahası ilm-i tevhide hakkıyla vâkıf olma mânâlarına gelen “irfan” sözcüğü; beceri, hüner ve eskilerin “mârifet-i akliye”, sofilerin de tefekkür, tedebbür, tezekkür ve keşf ü ilham yoluyla keşfedilip hakikatine ulaşılacağını vurguladıkları, şeriat, tarikat, hakikat güzergâhının “muhabbetullah”, “aşkullah” ve “şevk ilâ likaillâh” ufku sayılan “mârifet” kelimesi de aynı kökten gelmektedir.

İnsanı İnsan Yapan Cevher: Ruh

İnsan beyni üzerine araştırma ve vurguların giderek daha fazla yapıldığı bir çağdayız. Moleküler biyoloji ve genetikteki başarılar çığır açıyor. Fakat biyoloji, nöroloji ve psikoloji insanı bir bütün olarak izah etmekte yetersiz kalıyor, tatmin etmiyor. "İnsanın duygu, düşünce ve davranışları beyninden kaynaklanmaktadır" şeklinde bir ifade, insan hakikati karşısında gülünç kaçıyor. Ağız alışkanlığıyla "ruh" diyenlerin, konu ciddi şekilde ele alındığında, "insanın ruhu olabilir ama aslında o beyninin eseridir; beyniyle hissetmekte, düşünmekte, yapmaktadır" demesi, ruha şuur, akıl ve iradesi olmayan, ne fonksiyon gördüğü bilinmeyen bir aksesuar rolü biçmesi havada kalıyor. Acaba, bu konu üzerinde durma ihtiyacı duymayacak kadar pozitivistçe düşünme alışkanlığından dolayı mı bu kadar rahat hüküm veriliyor, yoksa, ruh kavramının, kabul görür görmez yeni kapılar açacak olması mı rahatsız ediyor?

Vahdet

“İki canlı kuşu birbirine bağlasan, dört kanatlı oldukları halde uçamazlar, çünkü ikilik mevcuttur” der Hz.Mevlana. Ne demek ister acaba bu sözü ile? Öyle ya, bu koca Aşığın her sözü mânâ ile alakalı bunda ne demek ister? Acaba bu iki kuş misalinde bize anlatmak istediği şey bedenimizdeki ayrılıklar mıdır? Aklın başka, gönlün başka istekleri midir? Belkide çok daha fazla şey, ama yinede şunu söylemek gerekir ki... Bedeninde birliği sağlayamayanlara Vahdet bileti kesilmez...