Ana içeriğe atla

Vefa

Çağdaş dünyada yabancılaştığımız ve ağır ağır azaldığını hissettiğimiz seçkin ahlâkî değerlerimiz vardır bizim, vefa gibi.

Vefa; sevgi, dostluk ve bağlılıkta sebata denir. Şüphesiz birçok boyutu vardır vefanın. Yaratana karşı güzel kulluğu simgeler meselâ. Bir dâvaya karşı vefa, bir ülküye adanmanın samimiyet ölçüsüdür meselâ. Dostlara karşı bağlılığı, onları yarı yolda bırakmamayı, sevinçlerine ve hüzünlerine ortak olmayı ifade eder yine. Bu yüzden de vefa duygusu asil bir duygudur, erdemli insanın ulvî sıfatlarındandır.

İnsanlar birbirleriyle vefa zemininde ünsiyet kurar, dostlukları pekiştirir, ülfeti dâim kılarlar. Sözün özü; vefakârlık insanı yüce kılan bir ruh kalitesinin yaşanan hayattaki izdüşümüdür.

Toplumsal şuurumuzun imbiğinde damıtılmış hikmet pırıltılarıyla mücehhez, anlam katmanı derin atasözlerimiz vardır, vefayı anlatan. Örneğin, “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.” kelâm-ı kibarında vefa hasleti ne güzel de anlatılmış!

Söz buraya gelmişken, tüm tasarruflarında vefanın abideleştiği vefakârların Efendisini anmak, O’nun her konuda olduğu gibi bu konuda da örnekliğine müracaat etmek, vefanın bir gereğidir.

Mü’minlere, inandıkları gibi yaşama hakkı verilmeyince Mekke’de, kendilerini kabul edecek, koruyacak ve mü’mince yaşamalarına fırsat tanıyacak bir toplum aramıştı Allah Rasûlü (s.a.v). Orası Medine olacaktı. Medineli mü’minler iman kardeşlerine kucaklarını açmakla kalmadılar, paylaşmanın zirve örnekliğini de gösterdiler. Yaptıkları Allah’ı öyle memnun etti ki; muhacirleri "koruyup gözetenler" anlamında “Ensâr” diye taltif etti onları ve rızasını Kur’an âyetleriyle bildirdi.

Mekke’nin fethinden sonra, Ensâr’ın gönlünde, "Rasûlullah, doğup büyüdüğü ve çok sevdiği Mekke’ye mi yerleşecekti acaba?" endişesi belirmişti. Hayır, öyle yapmadı. Allah Rasûlü, kalbindeki Mekke sevgisine rağmen, büyük bir vefakârlık örneği sergileyerek Medine’ye döndü ve orada; Ravza-yı Mutahhara’da ebedî istirahata çekildi.

Muhacirler de aynı örnekliği sergilediler, kendilerinden maddî ve manevî desteklerini esirgememiş dostlarını mahzun bırakmadılar. Hâlbuki onlar Medine’de iken Mekke’ye yanık özlemlerini anlatan nice şiirler söylemiş, nice hayâller kurmuşlardı.

Vefa böyle bir şeydi ve onlara ne kadar da yakışmıştı!

Yine malûm olduğu üzere Efendimiz vefanın bir gereği olarak, ücret karşılığı da olsa yıllarca kendisine bakan sütannesi Halime’ye, sütkardeşi Şeyma’ya ve çocukluğunu yanında geçirdiği Ebû Talib’in hanımı Fatıma’ya hep ilgi ve hürmet göstermiş, iltifatta bulunmuş, dualarından onları eksik etmemişti.

O, insanlığa da vefakâr olmayı öğütlüyor, vefasızlıktan sakındırıyordu. Meselâ, İbnu Ömer (r. anh) Resûlullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu nakleder:

" Kıyamet günü, Allah öncekileri ve sonrakileri birleştirip topladığı zaman her vefasız için (li kulli ğâdir), onu tanıtan bir bayrak dikilir ve: "Bu falan (oğlu falanın) vefasızlığıdır" denilir." (Muslim: 3/1360, hn: 1736)

Sahih Buhari’de de, “Vefasızlar o bayrakla bilinirler” ibaresi vardır. (Buhari: 3/1164, hn: 3015)


Asil ruhlu kadirşinas insanların bu hasletine vurgu yapan bir çok nass vardır. Peki, bu haslet niye bu kadar önemlidir?

Önemlidir, çünkü “İnsanlara teşekkür etmesini bilmeyen Allah’a da teşekkür etmesini bilmez!” (Ebû Dâvud: 2/671, hn:4811, Tirmizi: 4/339, hn: 1954) hadisinde olduğu gibi, insanlara vefa göstermeyen Allah’a da vefa göstermez.

Önemlidir, çünkü; geçici olan dünya hayatında ebedî birliktelikler üretmenin biricik zeminidir de ondan…

“Büyük insanların idealleri, sıradan insanlarınsa hevesleri vardır”, değil mi? Büyük insan Hz. Ali’ye atfedilen, “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum!” sözü, vefa duygusunun yüceliğinden başka neyi anlatır ki?

Bir harf öğretene kırk yıl köle olma vurgusunu, tefessüh etmiş modern aklın anlamakta güçlük çekeceğini tabii ki biliyorum. Modern akılı bunu enayilik dahi kabul edebilir. Bu sözde verilmek istenen mesaj, vefanın ne kadar asil bir duygu olduğu hususudur. Modern dünyanın egosantrik insanı, zihin kodlarına vefasızlık virüsü bulaştığından bunu fark etmez bile.

“Sevgi, saygı ve zaman süreci içinde oluşturulmuş karşılıklı hak ve hukukun gereği olan vefakârlığın dâimi olmasını kim istemez?” sorusunu, öncelikle kendimize sormalıyız. Başkalarından vefa beklerken bizler ne kadar vefalıyız, hiç düşündük mü?

En ufak bir imtihanda vefakâr dostlarımızın üzerini çizmeye temâyülümüzü sorgulayalım.

Vefa dedik, meğerse bu yazıya sığmayacak ne de çok kelam varmış!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İbrahim Tatlıses Filmleri

İbrahim Tatlıses Filmleri,İbrahim Tatlıses Filmleri izle,yeşilçam hülya avşar -İbrahim Tatlıses Filmleri,türk sineması İbrahim Tatlıses Filmleri,eski nostalji İbrahim Tatlıses Filmleri Bu Bölümde ibrahim Tatlisesin Cevirdigi Tüm Filmler Yeralmaktadir. Filmleri izleye Bilmek icin Resimlere Tiklayiniz. Bazi Filmler 2 Cd Olarak Eklenmistir. Filmin Devamini izleye Bilmek icin Hemen Yanindaki Resimi Tiklayarak Filme Devam Baka Bilirsiniz iyi izlemeler. Burdaki Filmler Tanitim Amaciyla Sunulmustur. Sanatcilara Destek Vermek icin Orjinal Cd lerini Satin Almanizi Tafsiye Ederiz. Sitemizdeki Filmlerimizin Yüzde 99 u Nostalji Agirlikli Filmlerdir. Alisan - 1982 ibrahim Tatlises - Yaprak Özdemiroglu - Yaman Okay - Savas Akova Ali Tutal - Zeynep Irgat - Alev Gürzap - Hamit Yildirim ALLAH ALLAH - 1987 ibrahim Tatlises - Melike Zobu - Mehmet Ali Erbil Neslihan Acar - Neriman Köksal - Hüseyin Kutman Asiksin - 1988 ibrahim Tatlise...

Ezo sözleri

Nurettin Rençber Ezo Şarkı Sözleri: Sordum seni yıldızlara ay ışığına  Dediler : " Tam bin yıldır görmedik onu"  Sordum kadim kitaplara tozlu raflara  Dediler : " O bizden önce buralardaydı"  Mağrur bir uçurum oldu kalbim  Sen gittin gideli buralardan  Ayrılık ne yaman bir ateşmiş  Ne olur dön gel Ezo  Oy Ezo ! Yalnızlık ezım Ezo  Oy Ezo ! Görmüyor gözüm Ezo  Oy Ezo ! Tutmuyor dizim Ezo  Tükendim dön gel Ezo  Ceylanları emziren bir peri gibi  Kollarında uyut beni İblis'e inat  Hey ! Rüzgarın sevgilisi , orman çiçeği  Hasretim sensin , gurbetim sen , günışığım sen  Mağrur bir uçurum oldu kalbim  Sesin döner içimde kurşun gibi  Ayrılık ne yaman bir ateşmiş  Ne olur dön gel Ezo  Söz - Müzik : Nurettin Rençber Ezo   Nurettin   Şarkı   S özleri

Nurettin Rençber - Ayrılık Vakti

Vakti geldi ayrılığın  Ne yapsak boş  Kurtulamaz bu sevda  Bu amansız rüzgardan  Anla beni  Geçmişteki günlerimiz  Birer birer hayal oldu  Birer birer yalan  Gözlerindeki yaşı sil canım  Beni burda bırak git  Gereksiz artık anlamı yok sözlerin  Bu aşk gömülmeli  Oysa senle  Çok zamanlar paylaşırdık  Acıları umutları  Hiç usanmadan  Yüreğimde saklı kalan anılarla  Gidiyorum bu şehirden  Sevgilim hoşça kal